Vapurun adı Aksu... Samsun'da dört gün bizim nazlı Aksu'yu bekledim. Gününden bir gün sonra, salına salına ancak gelebildi. Onun zararı yok. Canı ne zaman isterse o zaman gelebilir. Bizler, beklemeye alışmışız. Ya beş gün sonra gelseydi, ya hiç gelmeseydi ne olurdu sanki, pne yapardık? Asıl iş başka! Asıl mesele, Aksu'nun güvertesi, ambarları... Bu güvertenin, ambarların ününü yıllardır duyarım. Bu seferki vapur yolculuğuna sebep de zaten ambarların, güvertenin duyduğum bu ünüdür. Kapıyı açar açmaz birden sendeledim. Bir koku, bir koku; tarifi kabil değil. Adamın ciğerine kurşun nasıl işlerse öyle işliyor. Korkunç bir koku... Ustura gibi keskin. Bir zaman insan kendine gelemiyor. Kendimi azıcık toparladıktan sonra, içerilere doğru yürüyeyim, dedim. Bir kalabalık... İnsanlar, üst üste, yan yana, kucak kucağa; kirli, yırtık, asıl rengini kaybetmiş yorganların, yırtık hasırların altında, birbirlerinin üstüne yığılmışlar. Büyük karınca yuvaları vardır. Onlar gibi mi desem? Ama benzetemedim. Van Gölü'ndeki gemilerden birine yüklenen bir koyun sürüsü görmüştüm. Öylesine yüklemişlerdi ki koyunlar sıkışmış, kaburgaları birbirine geçmiş, acı içinde, can havliyle hep bir ağızdan meleşiyorlardı. İşte Aksu'nun güvertesi, ambarları da böyle. İğne atacak yer kalmamış insandan. Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Tartışmacı anlatımdan yararlanılmıştır.
Benzetmeler yapılmıştır.
Yinelemelere yer verilmiştir.
Birinci kişili anlatım kullanılmıştır.
Betimleyici ögeler vardır.